1
Ağustos
2011
hiko daha minicik haylaz mı haylaz zıpırın tekiyken pek bir arkadaşı yoktu. o zamanlar 7 yaşında ilkokul 2.sınıfa giden minimini bir bebeydi.sınıfın en önünde yanındaki sıra arkadaşıyla bile konuşmadan kendi halinde etrafta şarkı söyleyen zıp zıp koşuşturan garip bir kızcağızdı.bir gün sınıfın içine 2 teyze ellerindeki torbada bulunan giysilerle girip.dersi böldüler.sınıf öğretmeni ayağa kalkıp bu tombiş teyzelerin elindeki paketi alıp.bakalım nasıl olmuş diye içerisindekileri masaya serdi.ucunda renkli kocaman bir tüy bulunan kızılderili saç bandı,saçaklı bir mini etek ve yine saçaklı yeleği pek beğenmişti hiko. şansa bakınki bir önceki gün çok sevdiği zehra teyzesine attaya gitmiş ona saçını balık sırtı ördürmüştü.şükrü öğretmen hemen hikocuğu yanına çağırdı omzundan tutarak .”ovvv şu giysilere bak! “.teyzeleri giydirin bakalım hikoyu, saçını kim ördü senin.? diye ardı ardına sorular sorunca pek bir utanmıştı .başını eğip teyzem dedi.şükrü öğretmen gülümseyerek.çok güzel olmuş.bakalım bu giysiler sana yakışacakmı?.hiko o sevinçle masadakileri tek seferde kucaklayarak dışarı çıktı.teyzeler giyinmesine yardım ettiler.sınıftan içeri girdiğinde sınıftaki kızların o yamuk, uyuz ağızları şaşkınlıktan bir kat açılıverdi.içeri minik bir kızılderili girmişti sanki.böyle başı yukarda,eliyle hafif kaldırarak eteğinin ucundan tutmuş pek bir şirin olmuştu doğrusu kızımız.diğer kızlar imrenerek baktılar hikoya. hatta imren daha bir imrendi o kadar imrendiki bari evleneyimde 8 yıl sonra bende kızılderili annesi olayım diye düşündü ve gerçekten evlendi.şükrü öğretmende bu duruma çok şaşırmıştı o esnada sınıftaki güzel bir kızın güzel annesini düşledi bari bu seneyide atlatalımda kaçayım bu kızın anlesiyle .kızıda ortada babasıyla bırakırım diye düşündü.ve yaptıda.teyzeler kimbilir ne düşündü.hikoysa bu giysilerle sınıftan kaçıp kızıldericilik oynamayı düşlüyordu o sıra.
şükrü hoca kaçış planları yaparken birden gerçek dünyaya dönüverdi.çocuklarrrr şimdi bu giysleri hikoya niye giydirdik diye soracaksınız bu seneki rontumuzda neşe karaböceğin yamyam şarkısını oynayacağız ve bilmem ne ablanız sizi 23 nisana hazırlayacak.tüm çocuklar hep bir ağızdan heyoooooo diye bağrışmaya başladığında.minik hiko dudağının bir köşesini ve kaşının beriki tarafını yukarı kaldırıp öğretmeninin hayal gücünü sorguladı.çünkü, öğretmeni kızılderililerin insan yediklerini sanıyor ve yamyam şarkısına ront yapmak istiyordu.bu ninjaların uzaydan geldiğini düşünmek gibi birşeydi.ah şu büyükler! hiç mi hayal kurmazlar.olsun dedi minik kız bende kızılderili olurum.hemde öyle güzel oynarımki annemde babamda beni diğer annelere parmakla gösterir.işte bu benim kızım derler.öğretmen, hikonun daha fazla hayal kurmasına müsade etmedi.hadi şimdi koş önlüğünü giy doooğru sırana.koş,koş,koş….hiko koştu koştu koştu.üzerindekileri koklayarak çıkardı.onun olmamışlardı ama olsundu.o elbiseleri herkesten önce giymişti,üstelik 23 nisanda tüm gün üzerinde kalacak ve onunla oynayabilecekti.sonraki günlerde de.elbiseyi giyip gülçini sıkıca bağlayacak.üzerinden atlayıp, onu boyayacaktı.kihkihkih diye güldü.zavallı gülçinin olacaklardan haberi yoktu.sınıfa döndü,usulca sırasına sokuldu.yan tarafına çanta koydu ki yanında oturan kişinin kolu kendi kısmına geçmesin.biraz gıcıkmıydı neydi? 2.ders zili çaldığında beslenme vakti gelmişti ama o karate dersi vericem diye çocukları okulun saklı tarafına götürmüş havaya gelişigüzel birkaç tekme savurmuş,yumruklar atmış.ben ninjayım.şimdi size böyle yapmasını öğretebilirim, ama bana biraz para vermelisiniz.tabiikide vereceğim dersin karşılığı ! zavallı çocuklar bu gıcık kıza inanmışlar ve o aptal hareketler karşılığı ceplerindeki minik paraları vermişlerdi..sonraki günlerde durumun farkına vardılar. galiba büyüyorlardı. daha sonraları yemediler bunu. hiko da topladığı parayla aldığı, meyve suyuyla yetinmek zorunda kaldı. aaaaaaaa nerden soktunuz bunları kafama. neyse efenim sadede gelelim.bilmem ne abla bir gün sabahçı olan hikoların ders bitiminde okula geldi. yere tebeşirle uzun uzun çizikler attı. utkuyu işaret etti ve sen gel. sen yemek olacaksın dedi. utku titreye titreye bilmemne ablanın yamacına ulaştı. kapkara olan suratı, beyazlamış görünüyordu. hiko kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. çünkü iyi bir çocuk olmalıydı. öyle olmazsa bu balık etli abla onu rontta oynatmayabilirdi.
-şimdiiiii çocuklar sıralanın bakayım çizginin etrafında .
-eveet böyle.
-olmadı sen öne öne daha öne tamam ablacım.yeter.
-şimdi kocaman bir halka olduk diye bağırdı.
-evettt çok eğleneceğiz.utkuyuda tuttu ve halkanın tam ortasına götürdü sanırım onu merkez yapacak diye düşünecekti hiko belki yarıçapını ölçer ama henüz o kadar akıllı değil. anlamadı hiçbişeyi baktı öyle saf saf. utkuya çök dedi öğretmen daha sonra ….tüüüüm o 4 saat boyunca o çocuk halkasnın etrafında eğlenceli hareketler yaptılar. şarkının nakarat kısmı geldiğinde öne doğru sağ ayakları üzerine zıplayıp eğiliyorlar ve ‘şimdi yerim ben seniii haaammmmm’ diye hep bir ağızdan bağırıyorlaardı. hiko için bişeyler tersti, oysa o sağı solu düşünmüyor herkesten önce öne fırlayıp hammmmm diye bağırıveriyordu. bilmem ne abla bir çok sefer onu uyardı böyle olmaması gerekiyor hiko herkesle bir yap. hem önce sol değil sağ ayak diyordu.hikoysa herkesin bu hareketli şarkıda neden yavaş dansettiğini ve öne yavaşça eğilip haaaaam diye bağırdığını anlamıyordu. şarkı o kadar eğlenceli ve elbiseleri o kadar güzel olacaktı ki rontta buna layık olmalıydı. üstelik sağının ve solunun nerede olduğunu henüz keşfedememişti. uzunca yıllar bunu öğrenemeyecektide. bilmemne abla sınıfta ki engelli kıza, hani şu şişedibi gözlükleri ama inci gibi yazısı olan, zor yürüyen , fakat sevgi dolu zehraya rontta oynayamayacağını söylemişti ve küçük zehra okul bitiminde adımlarını zar zor atarak her zaman olduğu gibi başı önde evine gitmişti.hiko bilmemne cadısının onuda rontta oynatmayacağını düşünerek diğerlerine uymaya karar verdi. ama kahretsinki o salak sol ayak sanki bilmemne cadısı ‘sağ ayak öneeeee’ diye bağırdığında kendisine seslenildiğini sanıp öne çıkıveriyordu. hiko sol ayağıyla konuşmayı denedi ama beceremedi.çünkü hangisine konuştuğunu oda bilmiyordu. birinci gün bilmemne cadısının onu kenara çekip;
-sağını solunu öğrenemezsen seni rontta oynatamam eve git çalış.yarın ona göre bakarız.demesiyle son buldu. hikocuk zıplaya zıplaya eve gittiğinde elbislerini çıkarıp cadalozun sözlerini hiçe sayarak hemen sokağa spice girls dansı yapmaya ve meşe oynamaya çıktı. vuhuuuuu! kaç meşe kazanmıştı? kaç meşe gitmişti? hatırlamıyor ama çok eğlendiğini biliyor sadece. ertesi gün pek bir sıkıcı okulun bitmesinden sonra. ront eğitimi başladığında. bilmemne cadısını mutlu edemedi. minik zekası sağı ve solu hala bilmiyordu. çünkü onun için daha önemli şeyler vardı. ama o salak sol ayakta her sağ ayak denildiğinde öne fırlamaz ki. uyuz şey. işte o sol ayağı yüzünden. 23 nisan günü geldiğinde o çocukların oyuncak baltaları, renkli tüylerden bandanaları, püsküllü elbiseleri, okları, yayları, mızrakları, boyalı yüzleri varken. o evde oturup voltranı izledi.biraz ağlamışmıydı hatırlamıyor. ama pek gamsızdı hikocuk. zaten 23 nisandan sonra 40 sayfalık bir kaç defter alarak buları koca koca harflerle 2 masal yazmış. 5000 liradan satmıştı 4 tanesini. salak çocukları ilk kitabım diyerek kandırmıştı. sonra zaten sınıftan 2 oğlan çocuğunu bir güzel pataklamış. kardeşi cuçide bir başkasının üzerine bisikletteyken saldırmış , çocuğu yere düşürmüş atletini parçalamıştı,hikoya bu da yetmemiş eline geçen her fırsatta kızların saçını çekmiş. onları mors etmişti. ama sınıfının tamamından intikam alamamıştı. onsuz 23 nisanda ront oynadıkları için küskün kaldı onlara. hiçbirini çok sevemedi. sağ ve sol ayağınada uyuz oldu. onlara isimlerini öğretmedi inat diye. 5.sınıfa gelip son ronttanda bunlar yüzünden kovulurken. o uyuz keçi sakallı öğretmene. “zaten öğretmeye çalıştığınız şeyler tam salaklara göre kıyafetlerinizde öyle” diyerek koşarak kaçmıştı. sonra inadı bırakıp sağını solunu öğrendi.inanmassanız sorun kendisine.valla ya 🙂
yorumlar:
yorum yapmak ister misin?