23
Haziran
2015
Geçen haftalarda Duru’nun kankitosu Doruk’un doğum gününe gitmiştik. Dünya güzeli annesinin hazırladığı doğum günü pastasından tamı tamına 3 koca dilimi mideye indirmiştim. Ganajı oldukça lezzetli, keki ise hafif ve yumuşacıktı. E hal böyle olunca 1 tabak daha istemem oldukça normal olsa gerek. 3. tabak hesapta yoktu ama itiraf edeyim. Pasta O kadar lezzetliydi ki 2. tabak yetmemişti…
Bu kadar lezzetli şeker hamuru pasta yiyince Burcu’ya, bunlardan mutlaka başkaları için de yapmalısın, butik kurabiye işinden para kazanabilirsin demiştim. Sanırım doğum gününe katılan herkesi, hayran kitlesine kattığından üzerinden çok vakit geçmeden kendi mutfağında siparişler almaya başladı.
Yani şimdi demem o ki. Hem görselliğe hem de lezzete önem veriyorsanız e hijyen de sizin için önemliyse. Milo Pasta ‘nın web sitesine bir uğrayın bence. Sipariş vermek için
İnternet kullanmaya başladığımdan beri online alışveriş yapıyorum. İlk zamanlar ihtiyaçtan başlayan bu macera artık günümüzün bir rutini oldu. Müdürüm duymasın sabah çayını yudumlamaya başladığım ilk andan itibaren masamda o site senin bu site benim dolanıyorum. Mağazaya gidip alışveriş için saatler harcamaktansa böylesi daha kolay oluyor. Oluyor olmasına ama bu seferde çok fazla indirim sitesi olduğu için her birine ayrı ayrı girip ürünleri incelemek, farklı semtlerde farklı alışveriş merkezlerine gitmek kadar sıkıcı olabiliyor. Üff! kim uğraşacak şimdi bununla. Yetişemiyorum hepsine birden!
Ben birçok açıdan seviyorum online alışverişi. Alışveriş sitelerindeki kampanyalar, kuponlar ve kargoma kavuştuğum an beni oldukça mutlu ediyor. Kargocu abi zili çaldığında sanki Almanya’dan gelen kuzenimmişçesine seviniyorum. Hele o kargo poşetini yırtışımı görseniz, Amerikan filmlerinde yılbaşı ağacı altında hediyesini açmaya çalışan ufaklıktan hiçbir farkım olmuyor. Gözler böyle yıldız yıldız.
Alışverişi çok sevsem de bir ürüne tam parasını vermeyi çok sevmem. Kupon ararım ya da indirim beklerim. Ya da ürünü internette aratır fiyat karşılaştırmaları yaparım.
Bu noktada öncelikle bildiğim sitelere bakarım. Eğer bilmediğim bir site çıkarsa karşıma bir de o siteyi araştırırım. Böyle deli bir rutinim vardı yani. Vardı diyorum çünkü yeni bir site keşfettim.
Kampanyon adlı bu site benim deli gibi saatler harcadığım işleri anında yapıyor.
Bünyesinde bilindik sitelerin yanında bilinmeyen ama güvenilir olan siteleri de barındırıyor.
Birçok kategori de mevcut. Benim en çok hoşuma giden fiyat sıralaması da var.
Üstelik zaman zaman Kampanyon’a özel indirimlerden de yararlanılabiliyor.
Bir süredir sürekli elbise bakıyorum. Malum doğum sonrası kilolardan böyle hoppadanak kurtulmak mümkün olmadığı için zayıf gösteren kumaş ve renklerde elbise almak benim için hayat memat meselesi. Kampanyon Kumaş ve renk olarak filtreleme yapması haricinde fiyat sıralamasına da imkan veriyor ki bu benim için süper olmuş. Ayrıca marka olarak da aramanızı mümkün kılmış. Daha ne olsun. Zamandan tasarruf etmek, güvenilir onlarca site ve binlerce ürüne tek çatı altında bakmak ve alışveriş denizinde kaybolmak için Kampanyon biçilmiş kaptan. Uygun fiyatlı binlerce ürünü kişiye sunmasının yanında pahalı markaları ve Türkiye’de mağazası bulunmayan ürünleri de tek bir tıkla tüketicinin ayağına getirmesi de cabası. Şeker surat merak etme Kampanyonda mükemmel ayakkabılar her bütçeye uygun seçenek sunuyor.
Ayrıca tamamen ücretsiz.
İyi alışverişler 🙂
27
Ocak
2014
Zamanında bebek arabası araştırmasına o kadar dalmıştım ki tam kafayı yemek üzereyken şeker surat duruma el attı. Bundan alacağız dedi. Bebeconfort Elea’nın kırmızı pusetini internetten gösterdi. Bende bir şey diyemedim. Çünkü hayır o değilde şu olsun diyebileceğim bir modelde karar kılamamıştım. Arabayı almaya gittiğimizde aynı markanın Loola modeli de gözüme çok hoş göründü. öncelikle görüntüye önem veren şeker surat ise koca tekerleklerin daha havalı durduğunu söyleyerek beni ikna etti. Sonuçta bebek arabamızı ve ilk altı ay kullanacağı, oto koltuğu kılıklı ana kucağımızı aldık. Hemde daha 1 aylık bebeğimizi arabanın üzerine koyup deneyerek. Mağazaya orijinal anakucağında gelen Duru hanım da pek afilli yeni bebek arabasında, yağ gibi kayarak yolları arşınlamaya o dakika itibariyle başladı.
13
Ocak
2014
Yıllarca çemeni kahvaltımın baş köşesine misafir ettim. Her daim labne peynirle beraber dilimlerce miğdeme doğru yolculuğa çıkardım. Üzerine sızma zeytinyağını acımasızca döktüm. Market raflarında her zaman farklı markaları araştırarak en iyiyi bulma telaşına girdim. Girdim ama kimsecikler demedi
-be hiko, bu çemen dediğin evdede yapılır be güzelim.
Dün pazar kahvaltısını hazırlayacakken birde ne göreyim? Benim şeker surat çemen kabını ekmekle bir güzel yalayıp yutmuş. henüz marketten yeni gelmiş olduğu için kendi midesel zevkim için tekrar alışverişe göndermeye kıyamadığım dan kolları sıvadım. Biraz geçe kalır kahvaltı ama yapayım ben şu meretten, bakayım nasıl pişiriliyormuş diye gugıl amcama bi danışayım dedim. Amcam her seferinde bana aynı cevabı verince çok şaşırdım. Meğer çemen pişirilmiyor yapımı saatler sürmüyormuş. Çok az baharat ve iki çeşit biber salçası karıştırılınca şappadanak oluyormuş.
1 yemek kaşığı biber salçası ( acı -tatlı farketmez)
3 yemek kaşığı domates salçası
1 su bardağı ceviz içi
1 tatlı kaşığı kimyon
yarım çay bardağı zeytinyağı
3-4 diş sarımsak
tuz
arzuya göre nane
arzuya göre 1 yemek kaşığı labne peyniri
Zeytinyağını kızdırıp sarımsakları içine dilimleyerek öldürüyoruz. Mefta olan sarımsaklar daha az kokacaklar.
25
Temmuz
2013
Durunun odası, hamileliğimden önce şeker suratlının çalışma odası olarak kullanılıyordu. İçinde bilgisayar masası, kitaplık ve aldığımızdan beri hemen hiç kullanmadığımız koşu bandımız vardı. Hamilelik haberi alınır alınmaz ilk işimiz koşu bandından kurtulmak oldu. Evimizde koyacak yer olmadığı için bir arkadaşımıza “kullanamazsın bak” diye diye sattık. Sonrasında minik oturma odamızın içerisine bilgisayar masasını ve kitaplığı zorla sığdırdık. Biraz sıkış tepiş olsa da güzel oldu aslında.
O zamanlar ismi henüz belli olmayan Duru hanımın odası boşalınca da kendi doğal rengine boyattık. Bir ay kadar kurumasını bekledikten sonra Mobilyalarını yerleştirdik. Ama ne yerleştirme. Hepsini İkeadan aldığımız mobilyaları kendimiz monte etmeye kalkınca 8 saatte odayı anca tamamladık. Perdeleri yurtdışından sipariş geçtiğim için gelmeden yayınlamak istemedim sonrada zaten unuttum gitti. Bugüneymiş nasip.