“Asıl sorun büyümek değil ki, büyürken unuttuklarımız.”
Büyürken silinirmiş çocukluğumuzun anıları , arkadaşlıklar, düştüğümüzde dizimizde ki acı, anne yemeğinin kokusu, salçalı ekmeğin tadı, Bayram gecesi yeni kıyafetler başucumuzda uykuya dalmanın huzuru, inşaat kumunun arasında parlayan kili bulmanın mutluluğu…
Küçük Prens ( Le petit prince ) Küçük bir çocuğa verilebilecek en güzel hediyedir, kitaplığımın en değerlisidir ve benim için bir kitaptan çok daha fazlasıdır. Kitabın yazarı Antoine de Saint-Exupéry kitabını asla büyümeyen ve büyümek istemeyen benim gibi yetişkinlere armağan ederken aklında şu vardı: Kendi çocukluğunu asla yitirmemek. Kendini her zaman çocukluğundan sürgün edilmiş gibi hissetti Saint-Exupéry. Çocuklara ve çocukluğunu yitirmemiş büyüklere tüm hayatı boyunca çok önem verdi.
1
Kasım
2015
Yaz boyu instagram tatil fotoğraflarını beğenmekten telefonuma kum kaçtı diye yazalı çok zaman geçmeden biz de başkalarının telefonuna kum kaçırtan bir tatile çıktık. Bebekle gidilebilecek, bizim tatile değil de tatilin bize uyacağı huzur dolu yemyeşil bir yer hayal ediyorduk. Beş yıldızlı oteller evimizde asla bulayacağımız konforu sunuyordu elbet ama kafamızdaki tatil fikrine de ters düşüyorlardı. Gideceğimiz yer Duru’nun doyasıya koşacağı, toprakla, çamurla haşır neşir olacağı, gerek yemekleri gerekse ortamıyla güven verebilmeliydi . Geçen sene teyzem Bodrum Mazı köyü nde 1 aylık bir tatil yapmış yemeklerini, doğasını, sessizliğini, bakirliğini anlata anlata bitirememişti. Teyzemin sözleri ve internette ki yorumların da katkısıyla Mazı köyünde küçük bir mola vermeye karar verdik.
12
Ağustos
2015
Tüm aile ve dostlarımızı çağıracağımız kızımla bir örnek giyinip kokulu mumlar, keçe magnetler hediye edebileceğimiz, şen kahkahalar atarken dev pastayı üfleyişimizi çekebileceğimiz bir parti yapmak vardı aklımda. Sonra çalıştığım için bunlara vakit yetiremeyeceğimi düşünüp biraz da tembelliğe vurarak sadece kendi aramızda kutlayacağımız bir doğum günü olmasının yeterli olacağını düşündüm. İlk işim şeker hamurlarını satın almak oldu. Hamur açmayı bilmeyen, yılda sadece 1 kere pasta yapan bendenizin açtığı hamur nasıl olur? yamuk yumuk. Fotoğraftan anlaşılıyordur zaten. Yuvarlak açamıyorum şu hamurları nedense. Geometrik her şekle giren hamur bir türlü yuvarlak olmuyor. Pasta meleğimin en sevdiği hayvan olan kedi konseptli oldu. Şirin minnak bir kedi yapmak isterken edeleli bir hulk gibi oldu ama olsun ?
Derken efendim benim şeker surat deyiverdi. O gün tüm arkadaşlar önceden sözleşmişler yeni evlenen arkadaşlarımıza ev ziyareti yapacaklarmış. Bizi de çağırdılar gidelim mi? Gitmesek ayıp olmazdı herhalde ama pastamızı yanımıza alarak balyanağa tatlı küçük bir sürpriz yapabilirdik. Meleğimizin doğumgünü olduğunu söylemedik kimseciklere. Sonra bir gittik baktık ki ne görelim. Betüş meğer bize sürpriz yapmış. evini balonlarla süslemiş. 2 yaş için şeker kavanozları süsler hazırlamış, pasta almış, kurabiye yapmış….
Günler öncesinden hazırlık yapmış bizim için. Ne kadar sevindim ne kadar duygulandım tahmin edemezsiniz.
Kalp kalbe karşıymış ki bizim elimizde de pasta gören çıtır çiftimiz Betül ve İsmail de çok şaşırdılar. Karşılıklı sürpriz yapmış olduk böylece. Günün en şanslısı tabii ki Duru idi. Pastayı üflerken o kadar mutluydu ki ?
Gözlerinin içi ışıl ışıldı. Ellerini çırpıp Duyuuu Duyuu diye doğum günü şarkımıza eşlik etti.
Hep mutlu ol meleğim, sağlıklı uzun bir ömür sür…
( o üç noktaya o kadar çok dua sığıyor ki)
23
Haziran
2015
Geçen haftalarda Duru’nun kankitosu Doruk’un doğum gününe gitmiştik. Dünya güzeli annesinin hazırladığı doğum günü pastasından tamı tamına 3 koca dilimi mideye indirmiştim. Ganajı oldukça lezzetli, keki ise hafif ve yumuşacıktı. E hal böyle olunca 1 tabak daha istemem oldukça normal olsa gerek. 3. tabak hesapta yoktu ama itiraf edeyim. Pasta O kadar lezzetliydi ki 2. tabak yetmemişti…
Bu kadar lezzetli şeker hamuru pasta yiyince Burcu’ya, bunlardan mutlaka başkaları için de yapmalısın, butik kurabiye işinden para kazanabilirsin demiştim. Sanırım doğum gününe katılan herkesi, hayran kitlesine kattığından üzerinden çok vakit geçmeden kendi mutfağında siparişler almaya başladı.
Yani şimdi demem o ki. Hem görselliğe hem de lezzete önem veriyorsanız e hijyen de sizin için önemliyse. Milo Pasta ‘nın web sitesine bir uğrayın bence. Sipariş vermek için
10
Aralık
2014
Elimde bebek arabasıyla koşarak Hitay plazayı arıyorum. Duru dıgıl dıgıllarda. Bu koşturma o kadar hoşuna gitmiş ki kahkaha atıyor. E bende yolun boş oluşundan faydalanarak şebeklikler yapıyorum. Salhane de türlü ddeliliklerpeşinde ki bendeniz koskoca plazayı bulmayı beceremeyince gugıl amca devreye giriyor. Azıcık kafanı kaldır kızım diyor bana. bak neredesin?
İçeri girdiğimizde gülen yüzler sarıyor çevremizi. Malum önceki toplantıda henüz 5 aylık olan Balyanak büyümüş, etrafa boncuk dağıtan tam 16 aylık mini mini bir kız oluvermiş. Bebek arabasından çıkardığım gibi yağ misali kayıveriyor ellerimden hanımefendi. Sonrası malum. Kovala dur hiko.
Toplantı en küçük ayrıntısına kadar özenle düzenlenmiş. Küçük tatlı sürprizlerle renklendirilmiş. Her anı oldukça keyifliydi bu yüzden. Benim içinse çok yorucu. Çünkü minik hanım sandalye tepelerinden indi, masa altlarından çıktı, plaza mutfağına bile dalmaya kalktı. Allah’tan şefler bizimkini pek sevimli buldular da ses etmediler. Yoksa olacak iş mi? 🙂
Artık geleneksel hale gelen çekilişimiz için renkli kolonya tasarımı bu tatlı şişenin 30 numaralı olanını seçtim. Zaten oldukça geç kalmış olduğum için pek bir seçenek de yoktu ama bana uğurlu geldi bu rakam. Malumunuz seneye 30 olacağım. Şimdiden korkusunun sarmış olduğunu söylememe gerek yok her halde. Oysa hep 17 kalacaktım
Şişenin hemen yanında duran çikolata tabii ki ipeksitatlar‘a ait. web sitesini ve blogunu ziyaret edebilir, dilediğiniz ürünü sipariş edebilir ve mutluluktan yeni köşelere sahip olabilirsiniz. Demedi demeyin.
Algida firmasının standını gördüğümde far görmüş tavşana döndüm. Dünyanın en ama en güzel tatlısı, dondurma sonuçta. her gün yesem doymam o derece çok seviyorum onu. Canımmm. Allah kendisini dolabımızdan eksik etmesin.
Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere balyanak en az benim kadar seviyor dondurmayı.
…belki daha fazla…