1
Nisan
2014
Eveeet, vakit geldi! “Kadın Mektupları” 3’lememizin İMZA:KIZIN ve İMZA:KARIN’dan sonraki son ayağını sizlere duyurmanın heyecanı içindeyim.
Sonuncu kolektif kitabımızın adı: “İmza: Ben”. Hayatımızda önemli yer işgal etmiş, bir iz bırakmış kime neyi söylemek istiyorsak ona seslendiğimiz minnetimizi yeterince gösteremediğimizi düşündüğümüz annemize, o doğduktan sonra hayatımızın anlam kazandığını düşündüğümüz yavrumuza, bizim hayata tutunmamızı sağlayan öğretmenimize, kırgın olduğumuz bir dosta, patronumuza, hatta hatta gelecekteki ya da geçmişteki kendimize…. Söyleyemediğimiz, içimizde kalmış ne varsa yazdık….Banu Özkan Tozluyurt ve Esra Aylin’in katkılarıyla kitaplaştırdık. Ayrıca sesli kitap olarak da İzmir TÜRGÖK stüdyolarında yine TÜRGÖK gönüllüleri tarafından seslendirilmesine başladık. Gönül isterdi ki Bal yanak için yazdığım mektubu ben seslendireyim fakat bu işin belli kriterleri olduğundan ( sesim cırtlak ) bu mümkün olmadı.
Nerede kalmıştım. Bugün büyük gün! İdefix, D&R ve kitapdenizi Web sitelerinde satışa açılan ve Tüm yurtta Kitapçılarda bulabileceğiniz İmza:Ben yayında.Üstelik içerisinde hikmet çelik olarak ben denizin de yazısı olduğu halde!
Fiyuuu Nisan bir bana böyle!
26
Mayıs
2013
İmza Karın İzmir buluşması için şeker suratı, 35. haftasında seyreden hamileliğimi ve buna bağlı koca göbeğimi alarak Hayal Kurdum kitabevine gittim bu perşembe. Kitabevinin içi hınca hınç doluydu. Yazarlar, onların aileleri ve kitabını imzalatmak isteyen onlarca insan hep bir aradaydı. Ben ömrümde ilk defa imza gününe yazar olarak gidiyor olmanın acemiliğiyle, yanıma kalem almayı unutmuştum. Görevlilerden rica edince bana kalem sağlamakta gecikmediler ama nedense ilk 10 dakikada ödünç aldığım kalemi kaybetmeyi başardım. Sonrası zaten tam bir hiko klasiği;
-kitabımı imzalarmısınız?
– büyük bir zevkle hemde. Kaleminiz var mıydı?
yada şu şekilde;
kaleminizi ödünç alabilir miyim?
Genelde yazarlardan kitabım için imza alırken oldukça heyecanlanır, kitapta kurduğu her bir cümleyi kafasında tasvir edip sayfalara dökmesine hayran kalır, ağızlarından benim için çıkacak tek bir kelime için baygınlık geçireceğimi düşünürdüm.Hani şu sivilceli ergenlerin castiiiiin diye bağrınmaları gibi, bende yazarın ismini haykırmamak için zor tutardım kendimi. O gün ilk defa bu kadar çok yazarı bir arada görüyor, ilk defa bu kadar çok yazardan imza alıyor ve ne gariptir ki bende onlardan biri olduğum için kitap imzalıyordum. İnsanlık için küçük, benim içinse dev bir adım 🙂
Yukarıda ki fotoğrafı Figen Karavas çekmiş. Tabi resmin güzelliğinden en üsttekinin de ona ait olduğunu anlayabilirsiniz. Bu anlamlı günü kendi objektifinden ölümsüzleştirdiği için kendisine teşekkür ediyorum.
4
Eylül
2012
Fethiye tatilimiz tüm hızıyla sürüyor. Şeker suratlımla gez gez bi hallere girdik. Babadağdan atlayamasakta oldukça eğlendik. Misal burada o çektiğim ve fotoğraflarını yayınladığım renkli cam mumluklar gece ışıl ışıl oluyor. Dükkanlar daha renkli, sokaklar daha cıvıl cıvıl. Ama herşey biraz pahalı. cimriyseniz Fethiye size göre değil demktir. Burada kesenin ağzını açmanız gerekiyor çünkü.Azda market de olmasa Magnum’a 6 lira para vermeniz kaçınılmaz. Buradan Azda marketlerinin sahibine sesleniyorum. Allah razı olsun kardeş sen ne mübarek şeysin. Sen olmasan 1 litre suyu 2 liraya kaktırıyorlar bura 1,5 litre kola 4 lira olur mu? sen olmasan oluyor kardeş. Nerede bu Azda market derseniz Tonoz Beach hotelin alt katında sizi bekliyor olacak. Duyanda hiko reklam için para alıyor sanacak. Ah keşke alsaa 🙂
1
Ağustos
2011
SABIRLI OLMAYI;
Baban eve gelince görürsün sen
HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI;
eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı
DİALOG KURMAYI;
– sana bişey sorduğumda bana cevap ver !
-ne söyleyeyim anne?
– sus!! bana cevap verme!!
1
Ağustos
2011
hiko daha minicik haylaz mı haylaz zıpırın tekiyken pek bir arkadaşı yoktu. o zamanlar 7 yaşında ilkokul 2.sınıfa giden minimini bir bebeydi.sınıfın en önünde yanındaki sıra arkadaşıyla bile konuşmadan kendi halinde etrafta şarkı söyleyen zıp zıp koşuşturan garip bir kızcağızdı.bir gün sınıfın içine 2 teyze ellerindeki torbada bulunan giysilerle girip.dersi böldüler.sınıf öğretmeni ayağa kalkıp bu tombiş teyzelerin elindeki paketi alıp.bakalım nasıl olmuş diye içerisindekileri masaya serdi.ucunda renkli kocaman bir tüy bulunan kızılderili saç bandı,saçaklı bir mini etek ve yine saçaklı yeleği pek beğenmişti hiko. şansa bakınki bir önceki gün çok sevdiği zehra teyzesine attaya gitmiş ona saçını balık sırtı ördürmüştü.şükrü öğretmen hemen hikocuğu yanına çağırdı omzundan tutarak .”ovvv şu giysilere bak! “.teyzeleri giydirin bakalım hikoyu, saçını kim ördü senin.? diye ardı ardına sorular sorunca pek bir utanmıştı .başını eğip teyzem dedi.şükrü öğretmen gülümseyerek.çok güzel olmuş.bakalım bu giysiler sana yakışacakmı?.hiko o sevinçle masadakileri tek seferde kucaklayarak dışarı çıktı.teyzeler giyinmesine yardım ettiler.sınıftan içeri girdiğinde sınıftaki kızların o yamuk, uyuz ağızları şaşkınlıktan bir kat açılıverdi.içeri minik bir kızılderili girmişti sanki.böyle başı yukarda,eliyle hafif kaldırarak eteğinin ucundan tutmuş pek bir şirin olmuştu doğrusu kızımız.diğer kızlar imrenerek baktılar hikoya. hatta imren daha bir imrendi o kadar imrendiki bari evleneyimde 8 yıl sonra bende kızılderili annesi olayım diye düşündü ve gerçekten evlendi.şükrü öğretmende bu duruma çok şaşırmıştı o esnada sınıftaki güzel bir kızın güzel annesini düşledi bari bu seneyide atlatalımda kaçayım bu kızın anlesiyle .kızıda ortada babasıyla bırakırım diye düşündü.ve yaptıda.teyzeler kimbilir ne düşündü.hikoysa bu giysilerle sınıftan kaçıp kızıldericilik oynamayı düşlüyordu o sıra.