“Asıl sorun büyümek değil ki, büyürken unuttuklarımız.”
Büyürken silinirmiş çocukluğumuzun anıları , arkadaşlıklar, düştüğümüzde dizimizde ki acı, anne yemeğinin kokusu, salçalı ekmeğin tadı, Bayram gecesi yeni kıyafetler başucumuzda uykuya dalmanın huzuru, inşaat kumunun arasında parlayan kili bulmanın mutluluğu…
Küçük Prens ( Le petit prince ) Küçük bir çocuğa verilebilecek en güzel hediyedir, kitaplığımın en değerlisidir ve benim için bir kitaptan çok daha fazlasıdır. Kitabın yazarı Antoine de Saint-Exupéry kitabını asla büyümeyen ve büyümek istemeyen benim gibi yetişkinlere armağan ederken aklında şu vardı: Kendi çocukluğunu asla yitirmemek. Kendini her zaman çocukluğundan sürgün edilmiş gibi hissetti Saint-Exupéry. Çocuklara ve çocukluğunu yitirmemiş büyüklere tüm hayatı boyunca çok önem verdi.
“Küçük bir gezegeni vardır Küçük Prens’in. İşte, uzayda bir gezegen. Ama nasıl küçük! El kadar bir yer. Küçük Prens de küçük elbet. Altın saçlı bir çocuk. Bir yanardağı, bir koyunu var, bir de çiçeği. Her sabah yanardağının lavlarını süpürüyor, koyununa ot veriyor, çiçeğini suluyor. Sonra bir gün, aklına esiyor, uzayda yolculuğa çıkıyor. Ayrı ayrı gezegenlerde bir sürü adama rastlıyor. Kürklü, kırmızı giysili bir kral; kendini beğenmiş bir adam; utandığı için içen, içtiği için de utanan bir sarhoş; sürekli olarak sayılarla uğraşan, para hesapları yapan bir işadamı; bir sokak feneri bekçisi… Bu arada Küçük Prens’in yolu Dünya’ya düşmez mi?”
Cemal Süreya
Bazen kelimeler yetersiz kalır ya insanın ağzında, anlatmak ister saatlerce de anlatamaz ya. İşte bu kitap O’ dur. Kusursuz, mükemmel, harika….İnsanın okuduktan sonra defalarca okuyası geliyor. Hiç bitsin istemiyor. Hele yüreğiniz çocuksa hala tıpkı benim gibi , kaybolup gidiyorsunuz sayfaların arasında. İşte demem o ki bu kitabı muhakkak okuyun, okutun…
yorumlar:
yorum yapmak ister misin?