10
Aralık
2014
Elimde bebek arabasıyla koşarak Hitay plazayı arıyorum. Duru dıgıl dıgıllarda. Bu koşturma o kadar hoşuna gitmiş ki kahkaha atıyor. E bende yolun boş oluşundan faydalanarak şebeklikler yapıyorum. Salhane de türlü ddeliliklerpeşinde ki bendeniz koskoca plazayı bulmayı beceremeyince gugıl amca devreye giriyor. Azıcık kafanı kaldır kızım diyor bana. bak neredesin?
İçeri girdiğimizde gülen yüzler sarıyor çevremizi. Malum önceki toplantıda henüz 5 aylık olan Balyanak büyümüş, etrafa boncuk dağıtan tam 16 aylık mini mini bir kız oluvermiş. Bebek arabasından çıkardığım gibi yağ misali kayıveriyor ellerimden hanımefendi. Sonrası malum. Kovala dur hiko.
Toplantı en küçük ayrıntısına kadar özenle düzenlenmiş. Küçük tatlı sürprizlerle renklendirilmiş. Her anı oldukça keyifliydi bu yüzden. Benim içinse çok yorucu. Çünkü minik hanım sandalye tepelerinden indi, masa altlarından çıktı, plaza mutfağına bile dalmaya kalktı. Allah’tan şefler bizimkini pek sevimli buldular da ses etmediler. Yoksa olacak iş mi? 🙂
Artık geleneksel hale gelen çekilişimiz için renkli kolonya tasarımı bu tatlı şişenin 30 numaralı olanını seçtim. Zaten oldukça geç kalmış olduğum için pek bir seçenek de yoktu ama bana uğurlu geldi bu rakam. Malumunuz seneye 30 olacağım. Şimdiden korkusunun sarmış olduğunu söylememe gerek yok her halde. Oysa hep 17 kalacaktım
Şişenin hemen yanında duran çikolata tabii ki ipeksitatlar‘a ait. web sitesini ve blogunu ziyaret edebilir, dilediğiniz ürünü sipariş edebilir ve mutluluktan yeni köşelere sahip olabilirsiniz. Demedi demeyin.
Algida firmasının standını gördüğümde far görmüş tavşana döndüm. Dünyanın en ama en güzel tatlısı, dondurma sonuçta. her gün yesem doymam o derece çok seviyorum onu. Canımmm. Allah kendisini dolabımızdan eksik etmesin.
Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere balyanak en az benim kadar seviyor dondurmayı.
…belki daha fazla… Devamını Oku »
24
Kasım
2014
Geçen hafta 7. İzmir yemek bloğu yazarları toplantısı yapıldı. Ben de Balyanak ile katıldım toplantıya. Katılmak ki ne katılmak, minik hanımın peşinde döndüm durdum. Kucaktan kucağa sevilip mıncıklanmadığı vakitlerde toplantı salonunun mutfağına bile girmeyi başardı kendisi. Şefler tabi bayıla bayıla bir hal oldular. Bizim hanımda etrafa boncuk dağıttı durdu. Bize kudurdu, millete güldü minik kuzu. Sandalye tepelerinde, masa diplerinde dolandı durdu. Bende takibi bir an olsun bırakmadım. Sanırım bu yüzden benim için oldukça yorucu geçti toplantı. Bu seneki en süper ötesi sürpriz, Yunus Emre Akkor şefin aramızda oluşuydu. Düşünün bir taaa İstanbul’dan bizimle deneyimlerini paylaşmak ve aramızda olmak için kalkıp gelmiş.
İyi ki gelmiş, onun sayesinde blog yazarlığının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlama imkanı buldum. Memleketler tarihleriyle yaşar, tarihler de mutfakta başlar dedi şefimiz. Gelecek nesillere aktarabilmek adına yazdığımız her yazı önemliydi bu yüzden. Atalarımızdan kalma yemeklere bloglarımızda daha fala yer vermemizi istedi. Osmanlı mutfağın da sanılanın aksine ucuz ve yapımı kolay yemeklerin de bulunduğunu, ve hatta bunların padişahlarca çok sevildiğini söyledi. Oysa Osmanlı mutfağı denildiğinde aklıma her zaman yapılışı büyük ustalık gerektiren bol malzemeli, nedense hep bol yağlı ve zorlu yemekler gelmişti şimdiye kadar. Düşünün bir, en iyi soğanlı yumurtayı yapanlar ödüllendiriliyormuş Saray mutfağında. Soğanlı yumurta yahu. Ben Süleymanın kuzu çevirmeli yumurta yediğini hayal etmiştim hep. ( Muhteşem yüzyıl izlemediğimden olabilir )
Madem söz Osmanlı mutfağından açıldı, e Yunus şefim de mutlaka yapın dedi. O zaman Fatih Sultan Mehmet Hanın en sevdiği yemek olan Kırma Tavuk Kebabı vakti geldi demektir. Saray mutfağının gizli tariflerinden ve sadece padişah için pişen bir yemekmiş üstelik yapmayı bilen yalnızca bir iki şef varmış. Ben şeker surat için geçtim ocak başına, siz de gönlünüzün Fatih’i için geçin. Devamını Oku »
6
Ekim
2014
29
Eylül
2014
Somon çok dehşet bir balıktır efendim. mükemmel bir omega 3 yağ asitleri kaynağı, diğer tüm balıklar gibi A, B, D vitaminleri, selenyum ve iyot gibi mineraller içerir. Bu yüzden doktorlar, hamile ve sekiz aydan büyük bebeklere haftada 2 öğün sardalya, ringa yada somon balığı önerirler. Evet tabii diğer balıklardan da yiyebilirsiniz ama bu üçü özellikle omega 3 yağ asidi kaynağı olduğu için torpillidir. Ayrıca şu somon çok gezenti bir balıktır, benden çok gezer. Yıllık izin, ev temizliği derdi olmadığından vurur kendini açık denizlere. O kıyı senin bu okyanus benim gezer durur. Tüm bu hengamenin ardından sulu yuvasına, denizine geri döner. Çok da evcimendir anlayacağınız. Bu evcimen balığı mutfağımıza bol bol misafir etmemizin diğer bir sebebi de oldukça lezzetli oluşu. Bol yağlı olduğundan kızartılması önerilmesede ızgara ve fırında efsaneleştiğini söylemem gerekiyor. Şimdi gelelim bu balığın çorbasına: Devamını Oku »
8
Eylül
2014
“Doğumdan sonra tüm izinlerini kullan ki hep bebeğin yanında olabilesin” diyenlere çok kızıyorum. Tavsiyelerine uymakla hiç iyi birşey yapmadım. Keşke çok azını bu sene kullanmak için ayırsaydım. ama yook köküne kadar kullandım iznimi. her konuda pek bilmiş tavsiyeci ablalardan teki bile “en azından bir 5 gün köşeye bırak ki bebeğin yaşına girdiğinde beraber tatil yapın”demedi. Yok efenim. hepi topu 1 günlük yıllık iznim var ve evet, onu da gözden kaçırdığım için kullanamamışım. Şimdi boynunda bikini iziyle bronz bronz dolaşan tiki ablalara gıcık olmakla imrenmek arasında gidip geliyorum. Ben balyanak ile denize girmek, şu iş stresinden bir haftalığına da olsa uzaklaşmak istiyordum. Şimdi elim mahkum anca günü birlik deniz turları, balyanak için ise balkonda havuz sefası. Çok ta şikayetçi değilim aslında ama iznim olsaydı balyanak denize alışabilir daha el kadarken yüzme öğrenebilirdi. Ama olmadı. Şimdi buradan yeni doğum yapmış, dünün göbekli şirinelerine sesleniyorum. Lütfen daha sonra çalışmayı düşünüyorsanız, şu yıllık izninizi köklemeyin. hah! tavsiyeci abla oldum sanırım.
Tatile olan açlığımı kenarı bırakarak midesel açlığımdan bahsetmek istiyorum. Öğle arasının gelmesine toplamda bir saate yakın bir süre var ve işlerimi toparladığım vakitte, bu yazıyı yazarak akrep yelkovan yarışını kendim kazanmayı düşünüyorum. açım açççç. Şöyle mantarlı bir tortellini olsa da yesem demek pek boş bir çaba olacak, çünkü öğle arasında eve gidiyorum. oarada Akşama evde tortellini var peynirli ve mantarlı. Tarifi buradan aldım. Küçücük tortellini paketinden bu kadar lezzetli ve doyurucu bir yemek çıkması mucize gibi. Biz 3 kişi yedik. Üstelik yanında başka hiçbirşey olmadan, siz 4 kişi de pekala doyabilirsiniz. Devamını Oku »