25

Nisan
2012

Dondurmalı Enginar Tatlısı

Yazar: hiko  |  Kategori: Tatlılar  |  Yorum: 6  |  6.832 Kişi Tarafından

Dün öğle yemeği vakti işyerinden arkadaşım Yiğit bana 5 tane tazecik enginar getirdi. Güzeller güzeli eşiyle hafta sonu tarladan kendileri toplamışlar. Benim gibi bir kaç hanımçeyede getirmiş üstelik. Sen kalk taaa Çeşmelere gezmeye git, birde biz Egeliler için hazine değerinde enfes bir sebzeyi buralara kadar getir. Poşet güler yüzlü Gülçin ablanın vasıtasıyla elime tutuşturulduğunda yanlış kişiye getirmiş diye düşündüm. Çünkü ömrümde hiç enginar temizlememiş ve yemeğini yapmamıştım. Hiç enginar yemeği yapmamış biri olarak biraz daha riske girmeye karar verdim. Enginar tatlısı yapacaktım. Tabi söylediğim herkes burun kıvırdı. Ziyan edeceksin güzelim enginarları dediler. Her zamanki gibi önce gugıl amcama sordum: Kusuruma bakma hikocum “3.Ege mutfak Zirvesi” tatlı kategorisi birincisi bu güzelliğin, bende fotoğrafı da tarifi de yok dedi. Ama yılmadım internetteki videolara bakarak güzelce temizledim yapraklarını ve enfes kalbini ortaya çıkardım. Denemek için 2 tanesi yeterli gelecekti. Biri bana, biri şeker suratlıma. Bundan sonrası doğaçlama gelişti, kabak tatlısı yapar gibi pişirmeye çalıştım ama 2 tane enginar kalbi için fırını çalıştırmayı gereksiz gördüğümden ufacık bir tencerede biraz su ve portakal kabuğu ilavesiyle pişirdim. Soğuyunca da dondurmayla servis ettim. Tadı enfesti. Enginarla ilgili aman bunun tatlısı mı olurmuş gibisinden tabularınız varsa kenarı atmanın vaktidir. Çünkü enginarın tatlısı oluyor. Hatta siz isterseniz pastası ve dondurması bile olabilir ne dersiniz? Devamını Oku »

24

Nisan
2012

red

Yazar: hiko  |  Kategori: eser miktarda spoiler içerebilir  |  Yorum: Yok   |  2.836 Kişi Tarafından

Şu an ağzımda kocaman aptal bir sırıtışla dizüstümü, masaüstünde yazıyorum. Bakın bu kelimelerin devamında bile gülümsemeye devam edeceğim. Sebebi çok basit. İyi bir izleyici olmayıp sinemada kaçırdığım hatta bu kaçırışın üzerinden koskoca iki yılı geçirdiğim “Red” adlı filmi izledim az önce. Suçum büyük, internet sağolsun blueray denen bi zamazingoda bile indirmeye müsade edince dev ekranda yerde yastık on numara izledim filmi. Bu fikrimi kenara yazsınlar, tüm filmi koltuk tepesinde dinelmiş vaziyette izlemektense, yere uzanmış ellerim çenemde, ayaklarım çapraşık izlemeyi yeğlerim. Bu yüzde zengin ablalarımız, abilerimiz bit kadar sinema salonlarından vazgeçip kocaman salonlarda böyle cemaat usulu sıralanmış yastıklara uzanarak izleyebileceğimiz yerler yapsınlar. Tamam mı?

Neyse nerede kalmıştık? Hah! Red filminde. Konusunu kopyala yapıştır yaptığımda böyle bişey çıkıyor: “Emekli CIA ajanı Frank Moses artık sakin bir emekli hayatı yaşıyordur. Fakat bir gün karşısına, kendisini tehdit eden ve yüksek teknoloji silahlarla donanmış bir suikastçı çıkar. Artık hayatı tehlikede olan Frank eski takım arkadaşlarını toplar…”  . İlgi çekici mi? Hayır. Klasik emekli olmuş ajan filmlerinden ve çok sıkıcı değil mi? Evet…. dediniz kaybettiniz sayın seyirciler. Devamını Oku »

22

Nisan
2012

Türk Kahvesi nasıl yapılır? -1

Yazar: hiko  |  Kategori: faydalı bilgiler, içecekler  |  Yorum: Yok   |  4.352 Kişi Tarafından

Türk Kahvesi’nin Doğuşu

Eskiden ben daha bit kadarken Türk kahvesi lafı geçtiğinde tökezlerdim. Kahveye Türk kahvesi diyor annemler acaba biz neyiz ki? der dururdum. Öyle ya annemler Ahıska’dan gelmişlerdi. Dedemin anlattıklarına bakılırsa büyük ihtimalle Şeyh Şamilin torunuydum. Ama diğer dedemler de Girit’ten geldiklerini söylüyorlardı. Belki Yunandım. Kafam karışırdı anlayacağınız biri Türk kahvesinden bahsetmeye başladığında.  Annem açığa kavuşturana kadar kendimi uzunca bir süre Yunanlı Şeyh Şamilin torunu olarak düşledim 😆 Allah’tan bu dönem çabuk geçti. Ama bugün bile Türk kahvesine bu isimle hitap ediyor olmak garip geliyor. Yüzyıllarca atalarımızın evlerinde açıp yaptıkları ve misafirlerine ikram ettikleri baklavanın patent hakkını yunanlıların, bugün bile her köşe başında yapılan, yüzyıllardır yediğimiz dönerinkini Almanların aldığını düşündüğümüzde. Doğal bir konuma kalkanı oluşturmuşuzdur belki diye düşünüyorum. Üstelik kahveyi korumak için açılan Türk kahvesi kültürü ve Araştırmaları derneği bize bu konuda daha çok güven veriyor.

Sizde en az benim kadar  merak ediyor olmalısınız Kahve nasıl bulunmuş? ilk kimler kullanmış? Bugünkü Türk kahvesi nerede yetiştiriliyor? Türkiye’de kahve yetiştiriliyor mu? Falan filan…Konuyla ilgili en güzel başlangıcı da Etiyopya kaynaklı bir efsaneden alıntı yaparak gerçekleştireyim;

Çok zaman önce Yemen´in yüksek yaylalarında Kaldi adında bir çoban yaşarmış. Günün birinde keçilerinin bir ağacın kırmızı meyvelerinden yedikten sonra canlandığını, çok hareketli olduklarını ve geceleri çok az uyuduklarını fark etmiş. Bunun üzerine Çoban Kaldi, bu yemişlerden tatmış ve sonrasında da kendini daha dinç ve canlı hissetmiş. Zamanla bu çekirdekleri kavurup öğüten Yemenliler, çok lezzetli ve keyif verici olan kahveyi bulmuşlar. 
1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiş. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını almış.
İlk olarak Tahtakale’de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanışmış. Sonraları saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlanmış. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyormuş. Devamını Oku »

21

Nisan
2012

fıstıklı zombi parmakları

Yazar: hiko  |  Kategori: kurabiyeler- bisküviler  |  Yorum: 1  |  4.146 Kişi Tarafından

The Walking Dead dizisini ne kadar çok sevdiğimi yazılarımı takip edenler bilirler. “Bulun artık şu Sophiayı” diye hep beraber çileden çıktığımız. 2. sezonda Darly reyis durumun farkına varmış olacak ki. Aldı okunu arbaletini, bıraktı çilekeş grubunu, kızcağızı tek olarak aramaya çıktı. Tökezledi, düştü, kafasını çarptı. Pis zombilerde “taze et gelmiş” diyerekten ham etmeye çalıştılar onu. Ama o zombiciklerin beynini dağıtmayı bildi Darly reyis. Öldürmekle de kalmadı; kulaklarını kesip hiçte sezon modasına uygun olmayan iğrenç bir kolye yaparak boynuna taktı. devamında ne oldu acep diyerek meraka düşenler diziyi internetten indirebilirler. Bu heyecanlı sahnelerin uçuştuğu ekrana kocaman gözlerle dalmışken. Beynimin içinde fink atan minik hiko muzır muzır güldü. Darly reyis boynuna zombi kulaklarından kolye yapıyorsa bende pekala zombi parmaklarından kurabiye yapar kıtır kıtırda yerim dedi. Haklıydı zaten. Süper olacaktı. Kurabiyeleri görenler neşeli bir kahkaha savuracaklardı ortaya. Aman çok bağırmasınlar zombileri uyandırabilirler. Onlar bi köşede uslu uslu dursun.

Hazırladığım kurabiyeleri pamuk anneme götürürsem hayatta ağzına sürmeyeceğinden emin olduğum için anneme götürmeyi kararlaştırdım. İşten dönerken markete uğrayıp 2 adet fıstık ezmeli bar aldım. Hani şu çikolata gibi olanlarından. Sonrada mutfağın başına geçerek oldukça korkunç görünümlü bu kurabiyeleri yaptım. Sıcakken bile çok lezzetliler. Devamını Oku »

18

Nisan
2012

kabak dolması

Yazar: hiko  |  Kategori: sebzeler, Zeytinyağlılar  |  Yorum: Yok   |  2.923 Kişi Tarafından

Sağlık sorunları sebebiyle yazılarıma ufacık bir ara vermek zorunda kaldım. Ben ve eşim sağlıklı ve dinciz meraklanmanıza gerek yok. Hastamızda iyileşti zaten, yaşlılıkta böyle şeyler olabiliyor. Öyle ters bir zamanda oldu ki bu. Gitmeyi çok istediğim bir düğün benim için imkansız oluverdi. Oysa bi kardeşlerimin , bi çok yakın arkadaşlarımın birde bizim deli saçlının düğününe gitmek istiyordum şu dünyada. İşten izin alıp ev temizliğine bile gitmiştim. Tabi bu çok fazla uzun sürmesede gitmiştim sonuçta. düşünün bir tembel hiko ev temizliği için işten izin alıyor. of ya’ siyah ve beyaz, arkası kurdelalı enfes bir elbise almıştım. saçlarımı atkuyruğu toplatacak hafif bir makyaj yapacak ve bootielerimi giyecektim. Olmadı işte olamadı. Sanırım o elbiseyi başka hiçbir yerde giymem. Aklıma gelince çok üzülüyorum çünkü. Uff ya. içim şişti bir haftadır. Öyle şiştimki yer yer sağanak halinde ağlıyorum. İçimdeki şişikliği kabağa vurmayı denedim ağlamaklı ekşi suratımdan daha güzel bir sonuç ortaya çıktı. Yedik sonra onu. Ve hiç değilse doyduk. Yoğurdumuzda vardı. Ben ağlamadan önce yazımı sonlandırıyorum. O tonton kabakları nasıl doldurdum onu yazayım şimdi Devamını Oku »

© Tüm Hakları Saklıdır - Yanık Tencere
Yazılar kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Taş oluverirsiniz sonra, demedi demeyin.