Fetih 1453 - Yanık Tencere

17

Şubat
2012

Fetih 1453

Yazar: hiko  |  Kategori: eser miktarda spoiler içerebilir  |  Yorum: Yok   |  2.922 Kişi Tarafından

Fetih 1453” filmine girdiğimde herkes gibi bende görselliğin sadece fragmana yoğunlaştırıldığı basit bir yapıma girdiğimi düşünmüştüm. Öyle ya “Newyork’ ta Beş Minare” fragmanında elinde bazuka, ayağında şalvarla iki polisin etrafa ateş açtığı abartılmış sahneler doldurulmuş, filmdeyse, fragmanda kullanılan sahneler hariç hemen hiç aksiyon sahnesi olmamıştı. Fetih 1453 ise fragmanına sığmayan bir yapım. Görsellik olarak “Truva”, “300 Spartalı” ve “Lord of the rings” filmlerindeki kaliteyi tutturabilmiş. Bazı sahnelerinde abartı çokça kullanılmış olsa da bunlar filmde hiç yavan durmuyor. Bu anlamda baktığımız zaman Türk sinema tarihinde ki en iyi görsel efektlere imzasını atmış  yapım olduğunu söyleyebiliriz.

Filmde  Ulubatlı Hasan karakteri çok iyi işlenmiş. Fakat,  Hasan-Ela  arasında yaşanan aşk filmin adının” Fetih 1453 ve Ulubatlının aşkı” şeklinde değiştirilebilirdi diye düşünmenize sebep oluyor. ikili arasında ki aşk, o kadar irdelenmiş ki, yer yer insanı bayıyor.  hasan, çocum, bırak şu savaş işini de al şu kızı mutlu mesut yaşa demek geliyor insanın içinden.

Sultan Mehmet karakteri filme cuk oturmuş. Kaş, göz burun aynı tablolarda resmedildiği gibi. Herşeyiyle bu adam Fatih olmalı diyorsunuz. Davranışlarındaki asilik göze batmıyor. Erdemli birini görüyorsunuz karşınızda. Fakat yere çömelik, hülyalara daldığı sahnede, kendinden geçip boncuklarını yere saçtığı tespihin üzerinde zıplamasını anlamlandıramıyor one yahu? diyebiliyorsunuz. Bayazıt, babası savaş kaftanını ve zırhını kuşanırken öyle sevgi dolu bakıyor ki insan ister istemez duygulanıyor. Helede babasından hiç sevgi görememiş Sultan Mehmetin oğlunu kucakladığı sahnede , işte orada gözyaşlarınız akıveriyor.Film fetihin altında yatan manevi değerleri göstermede oldukça başarılı. Yani asıl amacının toprak almaktan çok daha fazlası olduğunu hissedebiliyorsunuz.

Fethin belkide en can alıcı noktasını işlemedeyse oldukça başarısız olduklarını söylemem gerekli. Ulubatlı Hasan ve Giustiniani’nin savaş sahnelerine sancağın maneviyatını kurban etmeleri oldukça talihsiz bir durumdu. Elindeki sancağı yere düşürüp şehit olan yeniçerinin çevresindeki hiçbir Türk, sancağı kaldırmaya yetişmediği gibi, Ulubatlı Hasanın da bu işi yapabilmek için karşısındaki latini yenmesini beklememiz hiç hoş olmadı. Evet, O sancağı Ulubatlının kaldırması yerinde bir davranış olacaktı.  özelliklede hem dini hemde milli duygularımızı bu kadar bünyesinde barındıran başka bir değerimiz olmazken. Fakat şehit olan askerden başka, daha onlarcası savaşırken, bir kişinin bile Ulubatlının da elinden düşürdüğü o sancağı kaldırmaya yeltelenmemesi seyirci tarafından hoş karşılanmadı. Böylece Sancağı dikerken şehit olan ulubatlının üzerimizde bırakabileceği maneviyat da sıfıra indirilmiş oldu.

Yiğidi öldür hakkını yeme demişler.  Film tüm bu olumsuzluklarına rağmen 160 dakika boyunca kendini izlettirmeyi başarıyor sonuçta. Kolaymı şeker suratlım dahi uyuklamadı o kadar süre boyunca. İzlemek için internete düşmesini beklemeyin lütfen.  Kusurluda olsa böylesi güzel bir işe imza atanlara teşekkür için, gidin filmi sinemada izleyin. Küçük çocuğunuzla izleyin.  Yıllarca bizim tarihimize gözlerini kapayıp, kendi küçük zaferlerini bile film yapan ve hatta Perl Harbor gibi yenilgileri dahi kahramanlık destanına çeviren yabancı filmleri, bizim kendi gerçek tarihimizi kullanarak, pekala çekebileceğimizi gösterebilmek için izleyin.

yorumlar:

Hiç Yorum Yapılmamış!

yorum yapmak ister misin?

© Tüm Hakları Saklıdır - Yanık Tencere
Yazılar kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Taş oluverirsiniz sonra, demedi demeyin.